11 Eylül 2010 Cumartesi

Prag Seyahati - I

Prag’ daki iş seyahatimden İstanbul’ a dönüyorum uçakta. Seyahat tek başına olunca, insanın düşünmeye çok vakti oluyor tabii. Yılda bir ya da iki gidiş-dönüşü geçmeyen uçak seyahatim olmasına rağmen yazacak bir sürü uçak maceram bile varmış yeni fark ettim.

Uçağa binmekten korkuyorum diyemem ama binmeye bayılmıyorum diyebiliriz. Ayağım yerdeyken daha rahatım kısaca. Ama tabi yurtdışına çıkıyorsanız çok da fazla şansınız kalmıyor. Yine bir yurtdışı iş seyahati. Hem de bu sefer bayramımıza denk gelmiş. Yılda iki tane dini bayramımız var alt tarafı, 365 gün içerisinden nasıl oluyor da buluyorlar o bir kaç günü anlamıyorum. Hep tam isabet. Üstelik her yıl aynı güne de denk gelmiyor ki şu bayramlar. Yine de adamlar başarılı. İçinden seçip o günleri buluyorlar. Tebrik ediyorum hepsini.

Seyahat 3,5 gün kadardı. Pazartesi günü öğlen gidip Perşembe günü gecenin bir vakti İstanbul’ a döndüm. 6 yıl önce de gitmiştim Prag’ a. Ancak o zaman turla gezmek için gitmiştik. Charles Köprüsü, Eski Kale, Astronomik Saat, Gotik Kilise, tram denilen tramvaylar, tertemiz cadde ve sokaklar, her yer ve her şey aynı.

35 – 40 kişilik bir grup olarak bölgesel bir toplantıya gidince, 24 saat bir arada olunuyor. Aynı otel, aynı toplantı odası, aynı yerde öğlen yemeği, birlikte akşam yemeği, birlikte şehir gezisi. Sabah sekizde otelin kahvaltı salonunda başlıyor gün, gece oniki de otel odanıza girene kadar hep berabersiniz aynı 35 – 40 kişi ile. Üstelik içlerinden hiçbiri Türkçe de bilmiyor. Zaten etrafınızda Türkçe bilecek başka insan da yok. İngilizce ingilizce cebelleşiyorum gün boyu. O kadar daralmışım ki ingilizce konuşmaktan arada kendi kendime konuşuyorum “kimse beni anlamıyor uff ne sıkıcı” filan diye. Nasılsa anlayan yok.

Kahvaltı deseniz bir beyaz peynir, bir zeytin olmaz mı diyor insan. Ne gezer. Mısır gevreği, süt, yumurta, muz ve sallama çay ile idare ediyorum. Nereye baksam domuz ile ilgili bir şey var. Gel de yiyecek bir şey bul kendine açık büfe de. Ama yine de Prag ve Roma gibi şehirler Münih ile karşılaştırılamaz, yiyeceklerin lezzeti damak zevkime çok daha uygun. Ben öyle yerel yemekleri pek denemem ama Prag’ a giderseniz yerel bir sebze çorbaları var içinde havuç, mantar filan. Gayet doyurucu. Hatta büyük alışveriş merkezi Palladium’ a çok yakın Kolkovna Celnice restoranını bulursanız ekmek içinde servis ediyorlar aynı çorbayı. Kolkovna Celnice yerel bir restoran. Daha farklı bir yer olsun derseniz dünya mutfaklarından pek çok alternatif bulabileceğiniz Gate restoranı da tavsiye ederim. Yiyecekler gayet güzel. Her iki restoranda da fiyatlar gayet makul. İngilizce menü de var.

Grup olarak Jurys Inn otelde kaldık. Bize daha uygun bir fiyat oldu ancak kahvaltı dahil tek kişi gecelik 95 avro civarına kalabiliyorsunuz. İki kişiyseniz fiyat çok daha uygun oluyor. Otel sadece iki yıllık. Çok temiz. Tam karşısında metro istasyonu var. Eski şehre 20 dakikalık rahat ve güvenli bir yürüyüşle de ulaşabiliyorsunuz. Boşuna metroya binmeyin derim.

Gidilesi ve görülesi bir şehir Prag. Tek dikkat etmeniz gereken havanın 15 derecenin altında olmadığı bir mevsimde gitmek ve arnavut kaldırımı sokaklarda rahatça yürüyebilmek için yanınızda rahat bir ayakkabı götürmek. Bir de unutmadan avro ödeyebilseniz bile fiyatlar hep çek koruna cinsinden, imkanınız varsa havalimanında bozdurun avrolarınızı, her seferinde hesap yapmakla uğraşmayın, sizin yerinize  onlar yapıyor kafalarına göre bir kurdan yoksa ...

Hiç yorum yok: