30 Ağustos 2010 Pazartesi

Sarı Köşk - İstanbul > Emirgan

Günlerden Pazar. Yeni bir sabah ve biz yine bilindik bir mekana gitmekle, değişik bir mekan keşfetmek arasında bocalamaktayız. Neyse ki değişik yerler görme sevdamız ağır bastı ve kendimizi Emirgan Korusu’ nda bulduk öğlene doğru. Bu kadar yıllık İstanbul’ luyum, Koru’ nun içini ilk defa görüyorum. Ne kadar büyük ve ne kadar yeşil.


Koru’ ya araçla giriş için 5 TL ödemeniz gerekiyor. Girişte kahvaltı için Sarı Köşk’ e yönlendirdiler bizi. Beltur’ un diğer işletmelerine benzer bir görüntüsü var Sarı Köşk’ ün. Tarihi bir köşk binası olmasının yarattığı hoş bir ambiyansı var. Kuş evi görünümünde olması da ayrıca ilginç olmuş. Halka açık ve restoran olarak kullanıldığı için etrafta çok fazla tarihilik göremiyorsunuz ister istemez. Hatta bahçeye çıktığınızda köşkün havası iyice kayboluyor ve hoş bir restoranın bahçesinde gibi hissediyorsunuz kendinizi. Bahçe yerine içerideki odalarda da kahvaltınızı alabiliyorsunuz bu arada. Özellikle hava çok sıcakken içerisi tercih edilebilir belki ama bahçede yeşillikler içinde kahvaltıyı ben her zaman tercih ederim. Yaz bitince kolay kolay dışarıda kahvaltı etme şansımız kalmayacak ne de olsa.

Açık büfe kahvaltının fiyatı 23,5 TL. Kahvaltı için verilenler yeterli ayrıca başka bir şey sipariş etmeye pek gerek kalmıyor. Menüden aklıma ilk gelenler, 2 çeşit beyaz peynir, kaşar peynir, tulum peyniri, şarküteri, siyah ve yeşil zeytin, bal ve bir kaç çeşit reçel, domates, salatalık, cornflakes, süt ve kuru meyveler, taze meyve alternatifleri (karpuz, kavun, üzüm, kırmızı üzüm), salçalı sosis, patates kroket, sigara böreği, fırınlanmış domates üstü kaşar peynir, menemen, çeşit çeşit ekmek, poğaça, tatlılar, içecek olarak çay, kahve, vişne suyu. Ürünlerdeki kalite ortalamanın biraz üstü. Ama ödenen fiyatla karşılaştırıldığında gayet iyi. Unutmadan Coca Cola olmadan çıkmam abi diyenlerdenseniz hazır olun Cola Turka ile çıkacaksanız sahneye ya da benim koca gibi Çamlıca gazoz içeceksiniz yerine.

Yorgunsanız, merdiven çıkamam derseniz gitmeyin derim çünkü açık büfe kahvaltı masaları binanın içine yerleştirilmiş ve bahçeden on kadar basamakla çıkıyorsunuz oraya. Neyse ki içecekler bahçeye konulmuş, çay için merdiven çıkmaya gerek kalmıyor. Hizmet kalitesi çok süper sayılmaz. Ramazan olduğu ve bence çok yoğun olmadığı halde boşalmış tabaklarınız bir süre masada size eşlik etmeye devam ediyor. Ama fincan yerine çayı bardakta alma lüksünüz var.

Bahçede hafif bir enstrümantal müzik de çalıyor kahvaltı sırasında. Latin ezgileri, ney sesi çok hoş. Mekanda bir kaç farklı gazete de var okumak için. Kahvaltı sonrası kuğuların olduğu göl kenarına inme, Boğazı seyretme, yürüme yollarında yürüyerek temiz havayı içinize çekme fırsatınız da var. Uygun fiyata ve kalite seviyesi iyi bir kahvaltı için en azından bir kere deneyin derim ben. Pişman olmazsınız ...


Hiç yorum yok: