31 Ocak 2012 Salı

Suna Abla' nın Yeri -> Kandilli

Dört ay kadar önce Maslak' tan Çengelköy' e taşınınca başlayan, Cumartesi dışarıda bir yerlerde kahvaltı etme zorunluluğumuzu, her seferinde farklı bir yerde kahvaltı yapma kararı alarak keyifli hale getirmeye çalıştık Koca ile. Kandilli İskelesi' nin hemen arkasında yer alan Suna Abla' nın Yeri' ni keşfetmemiz de yine böyle bir Cumartesi arayışımıza rastlar.


28 Ocak 2012 Cumartesi

Klub Karaoke > Beyoğlu


Neredeyse bir kaç yıldır bir karaoke bara gitsek diye konuşuyorduk Kocayla. Koca fırsat bulamadı. Ben ise organizasyon özürlüyüm. Bir denk getirip de gidemedik anlayacağınız. Oysa şarkı programlarına olan ilgimi gören Koca gizliden gizliye başlamış karaoke şarkı söyleyebileceğimiz bir mekan aramaya. Son olarak O Ses Türkiye programını izlerken ki performansım da kulaklarını tırmalamış olsa gerek dayanamadı ve kırkıncı doğum günümde sürpriz partimi Beyoğlu’ ndaki Klub Karaoke de düzenledi geçen ay. Hakikaten de tam bir sürpriz oldu bana.

25 Ocak 2012 Çarşamba

Manzara Restoran > Kavacık


Kavacık’taki Manzara Restoran’a, yerini öğrendikten sonraki altı yıl süresince herhalde en fazla altı kere gitmişimdir. Anlayacağınız mekan hakkında bir şeyler yazmaya fırsatım olmamış. Diyebilirsiniz o zaman şimdi neden yazıyorsun. Takip edenler bilir dünkü yazımda Limak Eurasia Luxury Hotel’ de alınacak masaj sonrası fasulye turşusu eşliğinde kuru fasulye, pilav ziyafeti çekersiniz diyeceğim de neden diyemediğimi de bir sonraki yazımda okursunuz artık demiştim. İşte o bir sonraki yazı bu.

Limak Eurasia Luxury Hotel > Kavacık

Günde en az sekiz saat bilgisayar ekranı karşısında hareketsiz şekilde çalışmayı marifet sayan iki iflah olmaz ofis çalışanı olan Koca ve ben, hamur gibi yoğrulacağımız masaj vaktimizin çoktan geldiğini hatta geçtiğini, ancak geçen hafta anlamıştık ki en son masajımızı da 3,5 ay önce yaptırdığımızı işte o zaman fark ettik.

14 Aralık 2011 Çarşamba

Oyunculuk Pek Zormuş Meğer


Çok bilinen bir söz vardır "bekara karı boşamak kolay" diye. Pek çok olayda da kullanmışımdır da oyunculuk için söyleyeceğim hiç aklıma gelmezdi. Ne zormuş oyuncu olmak. Son dizisindeki göz dolduran performansı için de Kıvanç Tatlıtuğ' u takdir ettim bir kez daha. Hakikaten gelişim göstermiş; bu da bir başarı.

13 Aralık 2011 Salı

Kırkından Sonra


Tecrubenin en guzel yani sanirim insanin kendisi tarafindan edinilmesine gerek olmamasi. Akilli insan baskalarinin tecrubelerinden de yararlanmayi becerebilen insan bence. Bu hafta kirk yasina basiyorum diye mi bilmem ben de su kirk sene icinde cogu zaman bir bedel odeyerek kazandigim kendi tecrubelerimden bir kac tanesini paylasmak istedim.

11 Aralık 2011 Pazar

Kolay Olmasa Gerek Doktorunu Secmek

Nilufer'in meme kanseri tedavisi icin Belcika'ya gidecegini radyoda dinlerken gozumun onunden kendi tedavi seruvenim gecti ister istemez. Bundan alti yil once dokuz kadindan biri meme kanserine yakalaniyor diyorlardi. Ben de sirkette calistigim kattaki sekiz kadinin hayatini kurtarmisim diyerek doktorlarimi eglendiriyordum. Doktorlarim diyorum, cunku bu donemde hayatiniza birden fazla doktor giriyor. Cerrahiniz, radyologunuz, onkologunuz, radyoterapistiniz ve jinekologunuz.

Hayati Kacirmamak

Hayati hic kacirmadan dolu dolu yasayan insanlara gipta etmisimdir hep. Bense hep bir kacirma halinde gecirdim yillari. Neyseki problemi erken tespit ettigim icin cozmek de kolay oldu. Herkes boyle degildir eminim.

21 Kasım 2011 Pazartesi

Net Altmış Sekiz Metrekare

Evlendikten sonra ilk beş yıl net 89 metrekarelik bir dairede yaşadık kocayla. Dairenin ilk planlarında iki oda, bir salon, bir banyo ve bir de küçük tuvalet varmış. Ancak sonra nedense inşaat aşamasında küçük tuvaleti portmantoya çevirmeye karar vermiş birileri ve daire iki oda, bir salon, bir banyoya dönüşmüş.

20 Kasım 2011 Pazar

Uzun bir aranın ardından

Farkettim de neredeyse bir yıldır bir yazı yayınlamamışım. Diğer bir deyişle bir yıldır başkaları için pek çok şey yapmışım ama kendim için daha az şey yapmışım.

2012 yılının daha çok yazdığım, daha çok okuduğum bir yıl olmasını diliyorum...

11 Temmuz 2011 Pazartesi

Kafika

Kafika ile 2000 yılında tanışmış olsam da mekanı gidip görmem ancak bu sene kısmet oldu. Düşündüm de adını duyup da, önünden geçip de bir mekana gitmemek ya da gidememek İstanbul'da yaşamanın bir özelliği. O kadar çok alternatif var ki şehirde, ömrüm boyunca her gün farklı bir şey deneyebilirim. Bir günüm bir günümü tutmayacaktır İstanbul'da yaşarken.

10 Temmuz 2011 Pazar

Yardımcı Kadın Kabusum

Yazmayayım yazmayayım diyorum. Olmuyor. Yazmazsam çatlayacağım. Eminim herkesin özel hikayeleri vardır eve temizliğe gelen yardımcı kadınlarla. Benim de, maaşallah her biriyle ayrı güzellikte bir hikayem var. En güzelleri -belki de en tazeleri olduğu için- sadece 3 haftadır evime temizliğe gelen kadınla. Biz ona şimdilik Sadıka diyelim.

9 Temmuz 2011 Cumartesi

Bonjovi - Turk Telekom Arena > İstanbul

Bonjovi konser vermeye İstanbul' a gelir de gitmemek olur mu hiç. En son 18 sene önce gelmiş. Bir 18 sene daha bekleyecek değiliz ya. Zaten Sir Elton Jonh' u da kaçırmışız. Sağolsun koca hemencecik hallediverdi bilet işini. 8 Temmuz Cuma gecesi -Biletix sağolsun bilet üstünde saat 21:00 yazdığı halde- nedense 20:30' da başlayan konsere Bonjovi' nin sahneye çıkmasından biraz sonra ulaştık. Bizi beklemeyerek ayıp etti Jon Bonjovi ama neyse artık affettik bu seferlik. Apar topar sahne önündeki yerimizi aldık ve harika bir performans seyrettik 2,5 saat boyunca.
 

7 Temmuz 2011 Perşembe

Kısa bir aranın ardından

Küçük bir aradan sonra yeniden yazmaya başlıyorum ...
İlk yazım 8 Temmuz Cuma günü gitmeyi planladığım BONJOVİ KONSERİ ya da 5 Temmuz günü gittiğim Cihangir deki KAFİKA ....
Haftasonu görüşmek üzere ...

2 Mart 2011 Çarşamba

Vicky, Cristina, Barcelona

İstisnalar mutlaka vardır ama insanlar evlenince, bekarken gittiği kadar yoğun gidemiyor sinemaya. Hele bir de çocuk filan varsa sinema programı yapmak gittikçe zorlaşıyor. Sinemada patlamış mısır ve kola eşliğinde büyük ekranda film izlemek ayrı bir keyif tabii ama sıcacık evimde, ışıkları kapatıp, salondaki kanapede yataya geçerek film izlemeye de bayılıyorum şu aralar.

Eskişehir Seyahati

Siz hiç Eskişehir' e gittiniz mi ? Ben gitmemiştim, en azından bu seneye kadar. Gidip de döndükten sonra  da kendi kendime dedim ki "yahu niye gitmemişim bu kadar senedir".

1 Mart 2011 Salı

Body Worlds Sergisi - Karaköy Antrepo > İstanbul

İki hafta önce Cumartesi günü, hakkında hiç bir fikrim olmasa da, kocamın etkinlik takipçisi özelliği sağolsun, "Body Worlds" Türkçe adıyla "Orijinal Vücut Dünyası" sergisindeydim sabahın 10' unda. Koca biraz biliyordu da ben hepten cahil gitmişim sergiye. Siz de benim gibi sergi hakkında hiç bir şey okumadan girdiyseniz ve girişteki yazıyı da okumadıysanız, başlangıçta, sergilenen vücut parçalarının balmumu filan gibi bir malzemeden yapıldığını düşünürsünüz kesin. Neyse ki bu yanılgıyı önlemek için vücutlarını bu sanatsal sergi için bağışlamış kişilere bir teşekkür yazısı ile başlıyor sergi.

28 Şubat 2011 Pazartesi

Aşk Tesadüfleri Sever - İstinye Park > İstanbul

Yoğun geçen bir haftanın ardından Cuma akşamı için tek istediğimiz, bir kova patlamış mısır ve kola eşliğinde, sabun köpüğü tadında bir film izlemekti. Türü çok da önemli değildi ama alternatifler de kısıtlı olunca fazla da düşünmeden aldık biletimizi "Aşk Tesadüfleri Sever" filmine. Genç kuşaktan popüler iki isim ile çevrilmiş klasik bir aşk filmidir herhalde diyerek girdik salona.

Cirque du Soleil / Saltimbanco - Abdi İpekçi Arena > İstanbul

Kültür olarak çok planlı programlı olmayı bilmediğimizden mi nedir ben çok sevmem öyle aylar önceden alınan biletleri. İşimiz filan çıkabilir diye düşünürüm hep. Spontan yaşıyoruz ya aklınca. Neyseki kocam benim gibi değil. Buldu mu güzel bir etkinlik, bir yıl sonraya da olsa hemen alıverir biletlerini, hem de en iyi yerlerden.

15 Aralık 2010 Çarşamba

15 Aralık 1971 Çarşamba

Nihayet sıra bana da geldi. Bundan tam 39 sene önce 15 Aralık sabahı saat 5' e 5 kala dünyaya merhaba demişim. Normal doğumla hem de. O zamanlar sezaryen ile doğum bugünkü gibi moda değil tabi. Kadınlar doğal şekilde doğumlarını yapıyorlar. Doktorlar sağolsun şimdi ki doğumlar hep randevulu.

11 Aralık 2010 Cumartesi

Ocean SPA - Avantgarde Hotel - Zincirlikuyu > İstanbul

Şu aralar kocayla birlikte masaj odası masaj odası geziyoruz. Nerede bir masaj ilanı biz orada. Bugüne kadar aklımız neredeymiş diyoruz resmen. Yılda bir iki kere ancak gidiyorduk bu seneye kadar. Ama şu ara her ay bir masajdayız. Son keşfimiz de Zincirlikuyu' daki AvantGarde Hotel.

5 Aralık 2010 Pazar

15 Kasım 1976 Pazartesi

Doğumgünü geldiğinde en çok sevindiğim kişi kim diye düşündüm dün. Sandığınız gibi ben değilim aslında, kardeşim. Onun doğumgününü kutlamak benimkini kutlamaya sadece 1 ay, yılbaşına ise sadece 1,5 ay kaldı demektir. Yılın en bol hediye zamanı yani. Eskiden KDV fişlerini doldurma stresi de olurdu bu dönemde ama neyse ki kalktı o iş ortadan.


7 Kasım 2010 Pazar

Bursa Seyahati

İstanbul' a aşık, trafiğine, karmaşasına, gürültüsüne ve kirli havasına rağmen bu şehirde yaşamaktan vazgeçmemiş çoğunluktan biri olarak, ayda bir kez şehirden uzaklaşmanın, şehir hayatından yıpranan bizleri daha güçlü, sağlıklı ve mutlu hale dönüştürdüğünü düşünen insanlardanız karı-koca. O yüzden, haftasonlarında, kısa tatillerde, Şile, Ağva, Sapanca, Kartepe, Polonezköy, Kilyos, Çatalca gibi İstanbul' a yakın yerlere kaçmaya bayılıyoruz. O günübirlik gezilerden pek keyif alıyoruz.


6 Kasım 2010 Cumartesi

Çınar Restoran - Bursa > Trilye

Bursa' ya uğramışken Trilye' de balık yemeden İstanbul' a dönmek olmazdı tabii. Trilye, yeni ismiyle Zeytinbağı, Mudanya' dan sadece 11 km uzaklıkta güzel bir sahil kasabası. İstanbul' dan gelirken hızlı feribotu tercih edenler için de ulaşım hayli kolay bence.

4 Kasım 2010 Perşembe

Taş Ev - Bursa > Cumalıkızık

Hiç hesapta yokken son dakikada bir Bursa seyahati planladık 29 Ekim' in olduğu haftasonu. Başta, bardaktan boşanırcasına yağan yağmur yüzünden, ne işimiz var bizim yollarda, otursaydık evimizde dediysek de, bugün iyiki de gitmişiz diyoruz. İlk günkü yağmurdan sonra, ikinci ve üçüncü gün hava harikaydı. İnsanın içini ısıtan bir güneş ve dışarıda dolaşmaya müsait keyifli bir hava vardı Bursa' da.


28 Ekim 2010 Perşembe

Çalış Çalış Nereye Kadar ?

Bugün düşündüm de evi otel gibi kullanmışım geçtiğimiz üç hafta boyunca. Sabah evden yedi ile sekiz arası bir saatte çıkmışım. Eve geliş saatlerim ise akşam dokuz buçuk ile onbir buçuk arasında değişmiş bu dönemde. Kocamdan çok, iş yerindeki arkadaşlarımı görmüşüm. Koca' yı da "otele" pardon "eve" aynı anda denk gelirsek görmüşüm. Bu süre de toplasanız üç hafta boyunca on saati geçmez herhalde.

18 Ekim 2010 Pazartesi

Trafik çilem

Kendim ettim kendim buldum. İnsan eder mi demeyin, evet eder ve de bulur. Herşey Anadolu yakasında, şehrin trafikten en az etkilenen semtindeki dairemizden taşınmak istememle başlamış meğerse, şimdi daha iyi anlıyorum. Taşınmayı çok istesem de Avrupa yakasına taşınmayı istemiyormuşum. Geç de olsa anladım.

10 Ekim 2010 Pazar

Neden Atamıyorum ?

Evet atamıyorum. Herkes mi benim gibi mi bilemiyorum ama evet ben atamıyorum. Neyi atamıyorsun diyeceksiniz. Giyecek, yiyecek, biblo, ilaç, kitap, defter, kalem, hediye paketi, hediye kutusu aklınıza ne gelirse artık.

10 Ekim 1970 Cumartesi

Bizimkiler bundan tam 40 yıl önce evlenmişler. 40 yıl dile kolay. İnsana söylerken bile ne kadar uzun geliyor değil mi ? Acaba yaşanırken de o kadar uzun geliyor mudur insana ? Hiç sanmam.

9 Ekim 2010 Cumartesi

Sumahan Otel - İstanbul > Çengelköy

Kocamla yıllar önce gittik biz Sumahan Otel' e. Benim için sürpriz olduğundan belki -bir gün o sürprizi de yazarım - , ben de özel bir yeri vardır bu otelin aslında. "Sumahan on The Water", Çengelköy' de, Boğaz' ın kıyısında hayli küçük sayılabilecek ve adı gibi suyun üzerinde bir butik otel.

30 Eylül 2010 Perşembe

Başka bir İzmir Uçuşu

“Final Destination” türkçe adıyla “Son Durak” film serisinin ilkini seyretmeyen yoktur herhalde. Ya da en azından seyretmese bile pek çok kişi filmin konusu hakkında bir bilgi sahibidir eminim. İki, üç derken sanırım beşinci devam filmi de çekildi serinin. Film Alex adlı genç kızın lise arkadaşları ile beraber Paris’ e gezmeye gitmeye hazırlanması ile başlar. Uçağın düşüşünü önceden gören Alex arkadaşlarını uyarır. Uçağa binmenin iyi bir fikir olmadığına ikna eder ve uçak da gerçekten düşer. Ancak film boyunca, böyle bir kazadan kurtulmalarına rağmen Alex’ in arkadaşları garip bir şekilde bir bir ölür. Cinayetlerin yerini ve zamanını önceden sezmeye başlayan Alex ise film boyunca ölüme karşı koymaya çalışır.

29 Eylül 2010 Çarşamba

29 Eylül 2005 Perşembe

İşi ne kadar eğlenceye vurursam stresim o kadar azalır diye düşündüğümden midir nedir yine bir uçak maceramı yazarım diyordum 28 Eylül gecesi saat 11 gibi, pilinin şarjı artık bir saat bile zor dayanan diz üstü bilgisayarımı, dizlerimin üstüne koyduğumda. Ama bilgisayarı bir kez açtınız mı saatin nasıl geçtiğini anlamıyor insan. Yazmaya başladığımda saat çoktan gece yarısını bulmuştu bile ve tarih artık 29 Eylül’ dü. Bunu fark ettiğimde, o an içimden çok ama çok başka bir şeyler yazmak geldi.


26 Eylül 2010 Pazar

Lüksemburg seyahati

Demiştim ya ben de pek çok uçak hikayesi varmış yeni farkettim diye. Bu hikaye de neredeyse on yıllık. Uçağa sanırım ikinci binişim. İlki 1999 yılındaki Amerika seyahatim sırasındaydı ki bence bir ilk için üç artı dokuz saat neredeyse 12 saatlik gidiş ve de dönüş çok dayanılır bir şey değil. Neyse ki ilk binişim olunca anlamamışım. Şimdi olsa iki kere düşünür ve vazgeçerim.

12 Eylül 2010 Pazar

Amerika Seyahati - I

1999 yılının Ekim ayı. Lisedeki en yakın kız arkadaşlarımdan bir tanesi ile birlikte Amerika’ ya gidiyorum. İlk yurtdışı seyahatim. İlk uçak seyahatim. İlk Amerika seyahatim. Kız başıma ilk seyahatim. En baştan beri bir sürü “ilk” ile dolu bir seyahat anlayacağınız.

11 Eylül 2010 Cumartesi

Prag Seyahati - I

Prag’ daki iş seyahatimden İstanbul’ a dönüyorum uçakta. Seyahat tek başına olunca, insanın düşünmeye çok vakti oluyor tabii. Yılda bir ya da iki gidiş-dönüşü geçmeyen uçak seyahatim olmasına rağmen yazacak bir sürü uçak maceram bile varmış yeni fark ettim.